8 Eylül 2013 Pazar

*BÜYÜKADA*

Geçtiğimiz haftasonu, 1 aydır beklediğimiz Büyükada kaçamağımızı gerçekleştirdik sevgilimle. Otelden, yapılacaklar listesine, giyilecek kıyafetlere kadar her şey hazır olmasına rağmen bekledik hem de o 1 ayı, sırf benim iş yerimdeki izin planlaması, iş yoğunluğu ve de sevgilimin yaz okulunun bitiş tarihi yüzünden...Neyse ki gece 1'de bindik otobüsümüze, evet çok erken oldu ama bunu o zaman hesap edemedik :( aslında hesap ettiğimiz şey sabah 10'a doğru orda olup güzel bir kahvaltı edip 14:00'de de otelimize check-in yapmaktı. Bizim İstanbul'a varmamız, ardından kartal sahile gitmemiz, ardından adaya geçmemiz 9'u bile bulmadı ama :) Ada'ya indiğimizde mekanlar yeni açılıyordu yani o derece :)


Vapur'dan inip de meydana doğru yürüyüp keşif yapalım dedik iyi bir kahvaltı için. Tabi valizler de arkamızda :) Gezme amacından çıktı hatta bir ara, kahvaltı yerine sahilde akşam rakı balık yapabileceğimiz mekan bakmaya başladık. Gerçi gitmeden benim hazırladığım bir gezi programımız vardı  söylemiştim tabi her tatilimizde olduğu gibi ve bu programa seçilmiş mekanlar da dahildi ama birebir görmek çok farklı. Gerçekten de öyle oldu çünkü benim akşam yemeği için seçtiğim restoranları beğenmedik genel olarak. Geçiştirilmiş ve özensiz geldi bize açıkçası. Akşam yemeği mekanımızı seçmeyi sonraya bırakalım derken meydandaki saate geldik, zaten otelimiz de saatin tam karşısındaki Princess Oteldi. Kahvaltı için de hem otelimizin hem saatin karşısında kalan Dolci'yi seçtik. O kadar şirin bi yer ki... Fiyatlar söylendiği gibi daha ucuz olabilir ama biz pek takılmadık, Ada'da da bu kadar olsun artık dedik. Tabi bu sırada etrafta insanlar çoğalmaya başladı diyeceğim ama asıl çoğalan şey selamlaşmaydı. Özellikle bu kadar erken ve geç saatlerde Ada'da konaklayan-yaşayan insanlar kaldığı için, kısacası Ada elendiği için insanlar birbirleriyle daha samimi oluyorlar. Arka masamızda oturan aileye önümüzden geçen bir kişinin bile selam vermediğini görmedik. Bu insanlar herkesi tanıyor diyoruz ama pek çok kişi birbirini de aslında tanımıyormuş. Göz aşinalığı bile olsa bir sonraki görüşlerinde selam verip mutlaka hal hatır soruyorlar. Ankara'da pek alışık olmadığımız için bir hayli şaşırmıştık bu samimiyete ama büyük de bir zevkle karıştık bu samimiyetin içine :)


Otelin bizim odamız dahil tüm odaları dolu olduğu için erken giriş yapamadık ama çok da vakit kalmamıştı zaten checkin saatimize. Bu sırada otelimizin hemen altında bulunan Starbucks'a oturduk. Yukardaki manzara oradan :) Bebek Starbucks'tan sonra favori Starbucks bura bizim için kesinlikle :) Ada'ya gidip de Starbucks'a mı oturulur diyenlere bakmayın, gidin bu manzarada macchiatonuzu yudumlayın mutlaka... Aşağıdaki fotoğrafta ise kahvesini alan fotoğraflarını çeken borsacı sevgilim iş başında :p


Söylediğim gibi bizim her tatil öncesinde nerelere gideceğimiz, nereleri görüp, neler yiyeceğimiz bellidir. Bu yüzden turlarla gezmek yerine www.booking.com sayesinde otelimizi ayarlamak yetiyor bize. Gerisi benim araştırmacı ruhuma bakıyor :) 











Biz çok yorgun olduğumuz için Ada'da ilk öğlenimizi uyuyarak geçirdik. Akşam hazırlanıp direk yemeğe gidelim dedik. Öyle de oldu. Saatten biraz yukarı çıkıp sola döndüğünüzde azıcık ilerde üçler taşfırındı sanırım adı, o şirin yerle karşılaşıyorsunuz. Sırf önünden geçerken burnumuza gelen lahmacun kokusu için hiç aklımızda yokken oraya oturduk ve muhteşem lezzetlerinin müptelaları olduk. O lahmacunun, kuşbaşılı, kıymalı pidelerin tadı hala damağımda. Fiyatlar öyle ucuz ki o lezzete göre hem de. İki akşam da orda yedik yemeğimizi, ardından eğlenmeye geçtik. Herkese böyle yapmalarını tavsiye ederim, zaten sahildeki restoranlardan bizim gibi hoşlanmazsanız başka adam akıllı bi yer yok yani şık bir şekilde yemek yiyip rakı ya da şarap içecek. Akasya bistro var ve onun karşısında bir kaç otelin restoranı ama bizim otelimize göre biraz yukarda kaldıkları için oraları da yalnızca yemek sonrası ya da akşam üstü içeçekleri için değerlendirdik. En güzel üçler taşfırında harika yiyeceklerle çok para harcamadan karnınızı doyurup ardından farklı mekanlara geçmek, diğer türlü 200 liralık bir akşam yemeği de Ada'ya fazla gelir bence. Yani daha doğrusu ordaki mekanlara...






İlk akşamımızda listemizde de olan Pepe Pub'a gittik yemek sonrası. Otelimize de meydana da çok yakın ve harika bi yer. Sabah karşılaştığımız samimiyet burda x10 du :) Yunan müzikleri eşliğinde meyvemizi yedik, rakımızı içtik. Yan masamızda hararetle yaptırdıkları evin planını tartışan 50'lik deli gibi aşık çiftle arkadaş olduk. Ertesi gün sözleştik yine aynı saatte Pepe'de buluştuk. Öyle güzel bi yer ki, 2. akşamda herkes ismimizi bile biliyordu. nerde kaldınız çocuklar diyenler bile oldu bize :) öyle samimi öyle hoş bi yer. İlerleyen saatlerde içerde rembetiko yaptı bi rum abimiz, hatta instagram video'ya aldım birazını, hesabımda görebilirsiniz. Bayıldık!! Sırf Pepe için tekrar gideceğiz Ada'ya, o derece. Ada ortalamasının çok üstünde bi mekan, dekorasyonu, çalışanları, patronları acaip tatlılar. Mutlaka uğrayın bi biralarını için hiç değilse :)


Üstteki fotoğrafı gopromuzla çektik ama ışık yeterli olmadığı için esas kaliteyi sağlayamadık. Yine de mekanı boydan boya almış oldum :)

Ada'da sanılanın aksine görülecek çok yer var ama tabi bana sorarsanız ben çoğunu göremedim. Gerçekten vakit yetmedi. Zaten klasik olarak AyaYorgi kilisesine çıkmanız sizin bir öğleninize mal oluyor ve tabi değiyor mu, kesinlikle değiyor. Kilisedeki incelemelerden ve dilek dilemeden sonra hemen yukarısındaki Yücetepe Kır Gazinosunda çok uygun fiyatlara harika bir manzara eşliğinde karnınızı doyurabiliyorsunuz ki biz burda baya bi vakit geçirdik :) Dilek ve harika manzara demişken; detaylı fotoğraflar için instagram hesabıma bakabilirsiniz. 


Ada'da gezilebilecek diğer yerler ise şöyle:

-Hamidiye Camii
-San Pacifico
-Aya Dimitri Kilisesi
-Aya Todori Şapeli
-Aya Nikola Manastırı
-İlias Kilisesi
-Musevi Sinagogu
-Aşıklar Gazinosu
-Türing Kültür Evi
-Adalar Müzesi
-Rum Yetimhanesi
-Hristos Kilisesi
-Reşat Nuri Güntekin Evi
-ve tabi plajlar...

Restoran-pub-pastane önerilerim de şöyle:

-En başta tabi ki Pepe Pub
-Akasya Bistro
-Kahve Dünyası(süper manzaralı, kanıtı instagram'da)
-Starbucks(süper manzaralı, kanıtı instagram'da)
-Üçler Taşfırın(İlle balık yiyeceğiz demezseniz yemeğinizi burda yiyin)
-By Şükrü(ille balık yiyeceğiz derseniz bura iyi bir alternatif)
-Prinkipo(ille balık yiyeceğiz derseniz bura iyi bir alternatif)
-Yücetepe Kır Gazinosu restoranı
-Dolci Pastanesi
-Nispet

Gelelim konaklama konusuna... Otel konusunda çok kararsız kaldık başlarda; çünkü ben tarihi bir konakta kalmak istiyordum, erkek arkadaşımsa hiç eski şeylerden haz etmez. Rahat edemez yani. Bir önceki gezimiz Safranbolu'yaydı. Orda da aynı muhabbet oldu ve ben konaktan vazgeçmek durumunda kaldım. Esasında bilerek bi vazgeçiş oldu benimkisi; çünkü Safranbolu'daki konakların dizaynını beğenmemiştim. Bir tek Gül Evi vardı, ama onun oda fiyatları da bizim bütçemizin üstündeydi. Safranbolu gezimizi da fırsat bulursam yayınlayacağım. Nitekim Ada'da işler bu şekilde gitmedi. Anastasia Meziki Otel ve Ada Palas Butik Otel tam da konaklayabileceğimiz türden yerlerdi ve fiyatları da nispeten uygundu, değerdi yani. İkisi arasında seçim yapmaya gelmişti sıra ki, Meziki konağının ortak banyoları olduğunu öğrendim yorumlardan. Her katta bir banyo var yani, odalarda yok! Tabi direk elendi bizim için çok istediğim halde. Ada palas için de yorumları araştırırken Büyükada Princess Otel'i keşfettim. Bildiğim otel standartlarında, yapısında bir otel ama bu oteli çok beğenmiştim. Üstelik konumu çok iyiydi, Ada'ya gelirken daha iskeleden inmeden karşınızda görüyorsunuz oteli, tabelasını. Alt katında starbucks, önünde saat, meydan. Azcık ilerisinde pepe!! :) Daha ne olsun!! Odaları da inceledik, fiyat-performans açısından burası muazzamdı. Merkezilik çok önemli bi kere. Ada palas'ı da bu şekilde eledik , (yani daha doğrusu Ada Palas'ın içimin gittiği harika bahçesine kahvaltıya ya da kahve içmeye gideriz diye plan yaparak) ve Princess Otel'den deniz manzaralı-balkonlu bi oda rezerve ettirdik hemen. Çalışanları da, odaları da çok iyi. Kahvaltı yetersiz gibi yorumlar okumuştuk ama bizce gayet iyiydi. Aşağıda odamızdan manzarayı göreceksiniz, iki balkonlu-iki manzaralı odamızdan :)









Fotoğraflar instagram'dan, devamı için tıklayın.

Otel olarak düşündüğümüz bi seçenek de Ascot Hotel'di. Tasarım ve dekor açısından kesinlikle orayı seçerdim ama Princess'ın şu yukardaki manzarasını hiçbir şeye değişemem. Zira Ascot merkeze uzak kalıyormuş yorumlardan okuduğumuz kadarıyla. 

Genelde seyahatlerimizi kendimizin düzenlediğimizden bahsetmiştim yukarda, meşhur bi ajandam var içinde tüm yapılacakların yenileceklerin yazdığı. Her tatilimizde o ajandaya mutlaka uyardık ama Büyükada aklımızı başımızdan aldı. Çok özgür takıldık ve gideceğimiz pek çok yer kaldı. İkinci bir sefer daha düzenlemeyi düşünüyoruz baharda :) 

Siz de Büyükada yolcusuysanız ve tavsiyelerimi dikkate alırsanız ne mutlu bana :)

Umarım çook güzel anılarınız olur bizimkiler gibi :)


1 yorum:

  1. Eski bi yazi ama uyku tutmadi haftasonu gezisi icin bende bi bloglara bakayim dedim . Yazi muhtesem kafamdaki kararsizliklari sildi zaten 😊 Elinize saglik 🙏🏻

    YanıtlaSil