21 Nisan 2012 Cumartesi

Böyle buyurdu iç sesimiz

Bir hayli gecikmiş bir yazıyla giriş yapıyorum. Gecikmemin rahatlığı, yazımın ana hatlarını belirten başlıkları, daha önce eve dönüş yolculuğu için havaalanına doğru ilerlerken attığım tweetlerden kaynaklanıyor. Belki biraz da tez çalışmalarıma ağırlık vermem gerektiği düşüncesinden*, ama sadece düşüncesinden. Hayır değil tabi, baya baya yazıyorum, araştırıyorum. 2 gündür bilgisayar başından kalkamayışımın Rihanna klipleriyle, moda trendleriyle de ilgisi olsa bile an itibariyle tezimle ilgili sadece ufak rotüşlerim kaldı. O konuda da rahatım.
Yazımın esas konusuna dönecek olursak, ki yalnızca konuya dönmekle kalacağız ( malum gerekli öz başlıkları tweetlerle paylaştım ;) mezuniyetine az kalmış bir sosyolog olarak Türkbükü'yle ilgili gözlemlerimi Türkbükü'nden ayrılmak için yola çıktığımızda anlatmaya başlayışımla birlikte, yine yeni sosyologluğumun tadını çıkarmak adına twitter'da da paylaşmak istedim. Doğrusu havaalanına ulaşmaktan daha uzun bir yolculuktu bu; zira bir süre sonra ben bile duramayacağımı sandım. Yaklaşık 4 yıldır ufak bir anahtar kelimeden paragraflar dolusu kompozisyonlar yazmanın bir getirisi olmalı, konuşmanın yanı sıra yazmayı da çok severim tabi aslında, yalnız olmayışım yüzünden telefonla aramdaki bu uzuun gözlem paylaşımına bir son vermem gerekti. Ama telefonu kapayışımla birlikte içimi bir hüzün kapladı; çünkü sora sora Gölköy'e kadar yürüyüverdiğim bir öğle yemeği arayışı maceramda yolda bir çok insanla en yakın yemek satın alabileceğim yer dışında günlük yaşam hakkında da konuşmuştuk ve en yakın zamanda derste paylaşmak için can attığım harika veriler elde etmiştim. Tabi bir de taksi durağının karşısındaki dönerciden lezzetli et dönerler... Neyse ki, sosyal bilimlerle ilgilenmeyen bir sayısal bilimciyle bunların en azamisini paylaşmıştım paylaşmasına ama tabi ki yeterli olmadı. Sonra munzurlarımı asmış* düşünürken, o sosyal bilimlerle ilgilenmeyen sayısalcımızdan bir fikir geldi, "blog yazarsın". Benim zaten yaklaşık olarak 5 ay evvel açtığım bu blogdan habersiz öylesine sunulmuş bu öneri, işte beni buralara kadar sürükledi. Bu bahsettiğim olayın üzerinden birkaç gün geçti tabi, işte valiz açmalardı, tez çalışmalarıydı derken ancak... Velhasıl, bir havaş koltuğunda alınan bu karar sayesinde ilk yazımı da bitirmiş oldum. Türkbükü-Bodrum ile ilgili görüşlerim hala twitter'da :) Bu da Gölköy yürüyüşümden bir kare...

Tekrar görüşmek üzere :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder