8 Aralık 2013 Pazar

Beklenen Kar Geldi, Sıra Yeni Yılda!

Bu yıl çook soğuk havaların da etkisiyle beraber, 9 aydır özlediğimiz karı 4 gözle bekler olduk. Şu soğuğu azıcık da olsa kırsın diye... Ta ki düne kadar. Yani Ankara için... Yazı, güneşi çok severim ama benim mevsimim esasen kıştır. Yünlü, kalın giysilerin içinde kendimi daha korunaklı hissettiğim için belki. Uzun yağmur çizmelerinin, tüylü şapkaların, sıcacık eldivenlerin, içi pamuk gibi kar botlarının verdiği güveni seviyorum belki de. Hem üşümeyi, hem üşümekle savaşmayı seviyorum ya da. Önlem almayı, "ne giysem üşümem?" diye taktikler geliştirmeyi, mücadele etmeyi, savaşırken mutlu olmayı seviyorum evet. 



İçerdeyken dışarda olmayı istemeyi, dışardayken soğuktan içeri girmek için koşturmayı istemeyi seviyorum. Sevdiğimle soğuk diye mekanların kapalı kısımlarına oturup, sigara içmek için 5 dakika diye dışarı çıkıp ,titreye titreye de olsa güle güle, birbirimizin gözlerimizin içine baka baka o 5 dakikayı 20 dk yapışımızı seviyorum. Evdeyken mis kokulu bitki çayları yapmayı, sahlep hazırlamayı, şekil şekil kurabiyeler, muffinler yapıp sevgilimin ağzına sokuşturmayı seviyorum. Film izlerken üşümeyi, battaniyenin altında ellerimizi birleştirmeyi seviyorum. Yıl boyu üşüyen ayaklarımı sevgilimin ayaklarının altına sıkıştırıp uyumayı seviyorum geceleri. Kocaman oldu diye dalga geçtiğim göbeğine sarılarak ısınmaya çalışmayı... Beni, dışarda geçirdiğimiz her saniye sevgilimin ellerine, kollarına muhtaç ettiği için seviyorum kışı...